BİR ABHAZYA FOTOĞRAFI
Savaş yok;
Barış da yok;
Gerilim had safhada.
(KAFKAS VAKFI ABHAZYA RAPORU EKİM 2001)
Fehim Taştekin
Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsızlığını ilan etmiş olmasına
rağmen tek taraflı olarak Gürcistan ile federasyon anlaşmasını gündemine alan
Abhazya, hiç beklemediği bir anda Gürcü ordusunun saldırısına maruz kaldı.
Bu bakımdan Gürcülerin harekete geçtiği 14 Ağustos 1992 tarihi, Abhazya
açısından büyük bir sosyal ve ekonomik yıkımı getirmekle kalmadı, Gürcistan ile
yeniden bir araya gelme seçeneklerini de tamamen tüketti.
SSCB içinde Abhazya, Güney Osetya ve Acarya Özerk Cumhuriyetleri ile birlikte
federal bir yapıya sahip olan Gürcistan, bağımsızlığa giderken üniter devlet
yapısını tercih etti. Bununla Abhazya gibi özerk bir cumhuriyet yapısı yok
sayılmış oldu. Buna karşı çıkarak Abhazya'nın egemenliğini ilan eden Abhazya
Parlamentosu ise, 1992'de Gürcistan ile federasyon seçeneğini tartışmaya
hazırlanırken Abhaz halkı da en azından bu seçeneğe şimdiki kadar uzak değildi.
Hatta Abhaz tarafında bugün Gürcistan Devlet Başkanı Eduard Şevardnadze'nin
sıklıkla gündeme getirdiği "Gürcistan içerisinde geniş yetkilerle donatılmış
Abhazya" fikriyle neredeyse özdeşleşen federasyon anlaşmasının taslağı
hazırlanmıştı. Abhazya'yı tamamen Gürcistan topraklarına katmak için başlatılan
hareket 1992 ve 1993 yıllarında binlerce insanın canına mal olduktan sonra Abhaz
tarafı da savaş öncesi pozisyonunu terkederek "tam bağımsız devlet" seçeneğini
tartışılmaz bir hedef olarak seçti.
İKİNCİ BİR ABHAZ-GÜRCÜ ÇATIŞMASININ YAŞANMAMASI İÇİN...
Bugün Abhazya yeniden bir savaşın eşiğine getirildi. Gürcistan topraklarında
üç-dört ay boyunca terörist yapılanma içerisinde olan yaklaşık 500 kişilik
silahlı bir grup, 2 Ekim tarihinden itibaren Abhazya'ya olağanüstü günler
yaşatmaktadır.
Başından beri sözkonusu grubun Abhazya'ya saldırı hazırlığı içinde olduğuna dair
haberleri inkar etmeyi tercih eden Gürcistan, lojistik destek sağladığı
yönündeki iddiaları bir kenara bıraksak bile en azından gruba müdahale etmemesi
nedeniyle gelişmelerden sorumludur. Kaldı ki Abhaz tarafı grubun Gürcü
istihbaratı tarafından desteklendiğine inanmaktadır.
Kodor bölgesinden Abhazya'ya girerek bazı köylere saldırılar düzenleyen grup,
bununla da yetinmeyip 9 Ekim'de BM gözlemcilerini taşıyan bir helikopteri
düşürmüştür. Ardından Kodor bölgesinin hangi ülkeye ait olduğu tespit edilemeyen
ancak Gürcistan'ın Ruslara ait olduğunu söylediği SU-25'lerce bombalanması
Tiflis ve Sohum'un savaş pozisyonu almasına yol açarken Rusya da Abhazya
sınırlarına asker sevkıyatına başlamıştır. Şu an Abhazya batıdan Gürcistan,
kuzeyden Rus ordusuyla çevrelenmiştir.
Gürcistan'ın bu kritik ortamdan yararlanarak Abhazya'ya yeniden girip oldu
bittiyle bölgeye yerleşmesi gibi bir çılgınlığa kalkışmayacağı ümit edilmektedir
ancak tüm Kuzey Kafkasyalılar bu konuda son derece endişelidir. Çünkü Abhazlar
topraklarının, Gürcistan'ın Abhazya ile birlikte SSCB içindeki pozisyonunu
belirleyen 1978 Anayasası'nı iptal ederek 1921 anayasasına dönmesinin ardından
Abhazya Parlamentosu, 1992'de Tiflis ile ilişkilerin hangi esaslar üzerine
olacağını tespit eden federatif bir çözüm önerisini tartışmaya açacağı günün
sabahında beklenmedik bir şekilde Gürcistan'ın işgaline uğramasını unutabilmiş
değildir. Taraflar arasında büyük bir güven bunalımı söz konusudur. Uluslararası
kuruluşların iki ülkenin gözlerimizin önünde savaşa sürüklenmesine seyirci
kalmamalıdır.
SÜRGÜN TARİHİ
10. ve 11. yüzyılda Batı Gürcistan'ı da içine alarak genişleyen Abhaz Krallığı
730 yılında kuruldu. Daha sonra Arap, Pers ve Bizans akınlarıyla yüzleşen
Abhazya, Osmanlı ve Rusya'nın nüfuz etmek istediği alan olarak Kuzey
Kafkasya'nın diğer bölgeleri ile birlikte devlerin kapışmasına sahne oldu.
1555'de Osmanlı, 1810'da da Rusya'nın kontrolüne geçen Abhazya, her şeye rağmen
siyasi varlığını sürdürmeyi başardı.
1810'da kendi isteği ile Rusya'nın himayesi altına giren Abhazya, 1864 yılında
özerk idare sisteminin ortadan kaldırılmasıyla yeni bir sürecin içine girdi ve
1870'li yıllarda etnik bir felaket yaşadı. Kafkasya'daki savaşlarının Kafkas
haklarının aleyhine sonuçlanmasıyla Rusya'nın bölgedeki nüfuzu arttı. Abhaz
halkının yarıdan fazlasına tekabül eden 300 bine yakın insan vatanlarını terk
ederek Osmanlı topraklarına yerleşti. Abhazya, yerli halkların yurtlarını terk
etmesiyle Abhazya'ya başta Gürcüler ve Megreller olmak üzere Rus, Ermeni, Rum,
Bulgar, Alman, Eston gibi halklar yerleştirildi.
1886'da yapılan sayıma göre Abhazların oranı yüzde 85.7, Gürcülerinki ise yüzde
6'ydı. Abhazlar 1897'deki nüfus sayımında yüzde 55.3 olarak gözükürken Gürcüler
yüzde 24.4'e yükseldi. Abhazlar aleyhine nüfus dengesi ileriki yıllarda da
bozulmaya devam etti.
1917'de Rusya'daki Bolşevik ihtilalinin ilk yıllarında siyasi boşluk ve
kargaşanın verdiği fırsatla Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti içinde yer alan Abhazya,
bu devletin dağılmasıyla birlikte SSCB'ye dahil olmuş ve 1921'de Abhazya Sovyet
Sosyalist Cumhuriyeti'ne dönüşmüştü.
Abhazya'ya asıl darbeyi aslen bir Gürcü olan Stalin vurdu. Abhazya, SSCB
dahilindeki 10. yılında yani 1931'de "cumhuriyet"ten "özerk cumhuriyet"
statüsüne düşürülerek Gürcistan'a bağlandı. Abhazya, Gürcistan'a bağlanmakla
kalmadı göç politikaları ile Abhazlar kendi ülkelerinde azınlık konumuna
düşürüldü. 1864 sürgünün ardından nüfusunun büyük bir kısmını diasporaya
gönderen Abhazya, 1900'lerde yüzde 55 olan nüfus oranının 1970'lere gelinceye
kadar yüzde 18'e düşmesine engel olamadı.
1937-1953 döneminde Gürcistan'ın iç bölgelerinden Abhazya'ya onbinlerce Gürcü
yerleştirildi. 1939'da yüzde 30 olan Gürcü nüfusu 1959'da yüzde 39.1'e çıktı.
Göç politikası istikrarından bir şey kaybetmeden devam ederken Gürcülerin
Abhazya'daki oranı 1970'de yüzde 41'e, 1979'da yüzde 43'e, 1989'da ise yüzde
49'a yükseldi.
TİFLİS KISKACI
Stalin'in 1953'te ölümü üzerine Orta Asya ve Sibirya'ya sürülmüş olan Çeçen,
İnguş ve Karaçaylılara yeniden vatanlarına dönme umudu belirirken Abhazlar da
kaybettikleri özgürlüklerinden bir kısmına kavuşmuşlardı. Ancak bu birden bire
değil yine bir sürecin sonunda gelinen noktaydı. Şöyle ki, Gürcistan'ın
Abhazya'yı anayasal kıskaca alma girişimleri ters tepmiş ve çıkan olaylar
üzerine yeni bir yasal düzenleme zorunlu hale gelmişti. Tabi bu arada 19.
yüzyılda Rusya ile çetin savaşlara girişmiş olan Abhazlar, Gürcistan'ın baskıcı
politikaları nedeniyle yeniden Moskova'ya yakın durma eğilimi gösterdi. Çok
sayıda Abhaz aydının da desteği ile Abhazya'nın Gürcistan'ın bünyesinden
çıkarılması için 1957, 1964, 1967 ve 1978 yıllarında mitingler tertip edildi.
1978'de yaşanan olaylar üzerine 1977'de çıkarılmış olan SSCB'nin yeni anayasası
esas alınarak Abhazya ve Gürcistan anayasaları yeniden şekillendirildi. Yeni
anayasa eskisine oranla siyasal haklar açısından bir numara daha büyük sayılırdı.
BAĞIMSIZLIK AMA NASIL?
Sovyetler şemsiyesi altında ilişkileri son derece gergin olan Abhazya ve
Gürcistan, 1990'dan sonra her an çatışmaya hazır bir duruma geldi. Milliyetçi
kanadın lideri Zviad Gamsahurdiya'nın Ekim 1990'da iktidara gelmesinden sonra
Gürcistan'da gelişen olaylar, kutuplaşmayı körükledi.
18 Mart 1989'da onbinlerce Abhazın katıldığı bir toplantı sonucunda SSCB'den
Abhazya'nın bir zamanlar kaybettiği birlik cumhuriyeti statüsünün iadesi istendi.
Temmuz 1989'da 19 kişinin ölümüyle sonuçlanan Gürcü-Abhaz çatışması yaşandı. Bu
çatışmalar Tiflis-Sohum ilişkilerini gerginleştirirken Gürcistan'da da
milliyetçi yaklaşımların kamçılanmasına neden oldu.
25 Ağustos 1990'da Abhazya'nın kaderini belirleyen egemenlik deklarasyonu
yayınlandı. Abhazya Yüksek Sovyeti'nin kabul ettiği deklarasyon Abhazya'yı "akit
edilen antlaşmalar temelinde gönüllü olarak SSCB'ye ve Gürcistan SSC'ye
devredilen hukuk alanları dışında, kendi topraklarında iktidarın tamamına sahip,
egemen, sosyalist bir devlet" olarak ilan ediyordu.
Gorbaçov devriyle birlikte start alan glasnost süreci Abhazya'nın bağımsızlık
isteklerini kamçıladığı gibi Gürcistan'da da kaçınılmaz bir sonuç olarak
Sovyetler'den kopma süreci işliyordu. Gürcistan glasnost sürecinde 1921'den
itibaren alınmış tüm hukuki metinleri iptal etmeye başladı.
Gürcistan Şubat 1992'de cumhuriyetin 1978 Anayasası'nı yürürlükten kaldırarak
Sovyet öncesi 1921 Anayasası'na dönme kararı aldı. 1878 anayasasını lağvederek
1921'e geri dönen Gürcistan, Abhazya ile ilişkilerini düzenleyen son belgeyi de
böylece hükümsüz kılmış oldu.
SSCB zamanında Abhazya'yı Gürcistan'a bağlayan anayasal metinleri geçersiz sayan
Tiflis, çelişkili bir tutumla Abhazya toprağını Gürcistan içinde mütalaa etme
eğiliminde olduğunu gösterdi. Abhaz tarafı da buna karşılık Abhaz-Gürcü
ilişkilerinin hangi esaslar üzerine yürüyeceğini tespit etmek için Tiflis'e
çağrılarda bulundu ancak cevap alamayınca 23 Temmuz 1992'de 1978 Abhazya ÖSSC
Anayasası'nı yürürlükten kaldırdı.
BEKLENMEDİK ANDA SAVAŞ
Rusya içinde büyük bir diplomasi tecrübesi olan Eduard Şevardnadze'nin iktidarı
yeni bir başlangıç ve umut olarak algılandı. Mart 1992'de Tiflis'e gelen
Şevardnadze'nin yaklaşımı "Abhazya meselesinin Tiflis'de çözüleceği" şeklinde
olması iyimserlik havasını bozdu. Gürcü lider Abhazya ÖSSC diye bir yapının
bulunduğu gerçeğini dikkate almıyordu. Hatta daha önce Tiflis'e yapılan müzakere
çağrıları bu dönemde de cevapsız kaldı.
Abhazya, yeni anayasa kabul edilinceye kadar 1925 Anayasası'na dönüldüğünü ilan
etmekle birlikte, Gürcistan'la bir antlaşma taslağı hazırlanması için çalışma
grubu kurulmasını kararlaştırdı. Ayrıca hukukçu Taras Şamba'nın hazırladığı
Abhazya Cumhuriyeti ile Gürcistan Cumhuriyeti arasında egemen devletler olarak
karşılıklı ilişkileri düzenleyen bir antlaşma taslağı üç ayrı gazetede
yayınlanarak sözkonusu öneriler kamuoyu ile paylaşıldı. Taslağa göre
cumhuriyetler "devlet birliği" içinde "federatif ilişkiler" kuracaktı.
Anlaşmanın en çarpıcı üçüncü maddesinde "Abhazya Cumhuriyeti, Gürcistan
Cumhuriyeti ile gönüllü olarak birleşir ve Gürcistan ve Abhazya anayasalarıyla
Gürcistan Cumhuriyeti'nin yönetimine bırakılan yetkiler dışında kendi
topraklarında yasama, yürütme ve yargı erklerine tam olarak sahiptir"
deniliyordu.
Taslak, Abhazya Yüksek Sovyet'inin gündemine alınmıştı. Hatta Abhaz Parlamentosu
14 Ağustos 1992'daki oturumunda taslağı görüşecekti ancak aynı gün erken
saatlerde hesapları altüst eden gelişme yaşandı: Gürcüler Abhazya'ya girdi.
Abhazya 1992-1993 yıllarındaki olayları, devletlerarası savaş olarak
değerlendirdi. Abhazya'nın çok kısa bir süre içinde Gürcistan'a katılacağı
zannediliyordu. O zaman Abhazya'da savaşa katılacak olan Kuzey Kafkasya'nın
gönüllüler ordusu hesapta değildi. Gürcü çıkarması çok çabuk gerçekleşti ve daha
ilk gün hükümet binaları, televizyon merkezi, en önemli ulaşım yolları ele
geçirildi. Ancak savaşın ilk gününden itibaren Abhaz tarafı Adıgeler, Abazalar,
Çeçenler, Ermeniler hatta Ruslardan oluşan Gürcü karşıtı gönüllüler ordusuyla
güç kazanınca ibre ters döndü.
SAVAŞI DURDURMA ÇALIŞMALARI
Abhazya beklemediği bu savaşta beş bin kişiyi kurban verdi. Binlerce insan
yaralandı binlercesi de sakat kaldı. Bir yıldan fazla süren savaşın Abhazya'ya
verdiği zararın 10 milyar dolara ulaştığı tahmin ediliyor.
Savaş Gürcistan'ın arzu ettiği mecrada gitmeyince Rusya'nın Sohum'a baskı
yapması sağlandı. 27 Temmuz 1993'de Soçi'de ateşkes antlaşması imzalandı. Buna
göre Gürcü birlikleri ve bütün gönüllüler Abhazya topraklarını terkedecek, Abhaz
iktidarı yargı gücünü yeniden kuracaktı. Ancak anlaşmanın pratikte bir
karşılığının olamayacağı kısa zamanda anlaşıldı. Taraflar birbirlerine
kesinlikle güvenmiyorlardı.
3 Eylül 1992'de Moskova'da Boris Yeltsin, Eduard Şevardnadze ve Vladislav
Ardzınba yeniden bir araya geldi. Zorlu geçen görüşmeler bir sonuç belgesinin
imzalanmasıyla sona erdi.
Bu belgeye göre ateşkes yapılacak, Gürcü birlikler çekilecek, savaş esirlerinin
değişimi ve göçmenlerin dönüşü sağlanacak, Abhazya iktidar organları tüm
cumhuriyet topraklarında yeniden organize olacaktı. Ancak ne Gürcüler
mevzilerinden çekildi ne de anlaşmanın diğer maddeleri uygulanabildi. Savaş
yoğun bir şekilde devam etti.
Gürcistan ile Abhazya'ya aracılık yapan Rusya 16 Eylül 1993'de anayasal
sorunlarıyla uğraşırken savaş yeniden başladı. Abhazlar kaybettikleri yerleri
teker teker geri alarak 30 Eylül 1993'te bir yıl önce savaşın başladığı İngur
nehrindeki Abhazya-Gürcistan sınırına ulaşmayı başardı. Savaş, Gagra, Sohum,
Oçamçıra ve Gal bölgelerin Abhazların denetimine geçmesiyle 30 Eylül 1993'e son
buldu.
Gürcistan ve Abhazya arasında karşılıklı kabul edilebilir bir çözüme ulaşmak
için görüşmeler ancak savaşın sona ermesinden iki ay sonra gerçekleşti. İlk
raunt 1 Aralık 1993'de Cenevre'de gerçekleşti. Buradaki görüşmeler sonucunda
imzalanan "Anlayış Memorandumu" oldukça iyimser bir tablo sergiliyordu.
Taraflar siyasi çözüme ulaşıncaya kadar birbirlerine karşı güç kullanmayacaklar
veya kullanma tehdidinde bulunmayacaklardı. "Herkese karşı herkes" ilkesiyle
savaş esirlerinin değişimi, göçmen probleminin halledilmesi, Abhazya'nın statüsü
gibi konularda tavsiyeler hazırlayacak olan bir uzman grubunun çalışmalar
yapması öngörülüyordu.
BİTMEYEN BARIŞ TRAFİĞİ
1993'ten günümüze gelinceye kadar BM ve AGİT'in de dahil olduğu görüşmeler
trafiğinde 350'nin üzerinde durak yapıldı ve 400 civarında belge imzalandı. 1
Aralık 1993, 11-13 Ocak 1994 ve 22-25 Şubat Cenevre görüşmeleri, 7-9 Mart New
York görüşmesi iki taraf arasındaki anlaşmazlığın görüşmeler yoluyla
halledilmesi yönünde görüş birliğiyle son buldu.
29-31 Mart 1994 Moskova görüşmelerinde Abhazya'yı terkeden mültecilerin geri
dönüş prosedürleri üzerine konuşuldu.
4 Nisan 1994 Moskova'da BM Genel Sekreteri'nin Gürcü-Abhaz sorununa ilişkin özel
temsilcisi E. Brunner, Rusya temsilcisi B. Postukhov, AGİT temsilcisi V.
Manno'nun gözetiminde biraraya gelen taraflar politik çözüm yolunu benimserken
ayrıca mültecilerin geri dönüşü konusunda BM Mülteciler yüksek Komiserliği'ne
yetki devrinde bulunuyordu. Burada Gürcistan-Abhazya anlaşmazlığının siyasi
çözüm tedbirleri hakkında bildiri yayınlandı. Bu aşamada taraflar dış politika
ve dış ekonomik ilişkiler, sınır hizmeti, gümrük hizmeti, enerji, ulaşım,
haberleşme, ekoloji ve doğal afetlerin sonuçlarının giderilmesi, insan ve
özgürlüklerinin yanısıra ulusal azınlık haklarının sağlanması alanlarında ortak
faaliyet için mutabakata vardılar.
Sınırdaki güçlerin geri çekilmesine ateşkes sürecinin devam etmesine ve
sınırdaki güçlerin geri çekilmesine ve tampon bölge oluşturulmasını öngören
görüşmeler ise 14 Mayıs 1994'te Moskova'da, yine görüşmelerin devamına karar
verilmesiyle sonuçlanan Şevardnadze-Ardzınba görüşmesi ise 14 Ağustos 1994'te
Moskova'da gerçekleşti.
31 Ağustos 1994 Cenevre görüşmesi ise Gürcü askerlerin Kodor'u terketmelerini
öngörüyordu. Ayrıca savaşa katılanlar ve suç işleyenler hariç Abhazya'yı
terkedenlerin Gal bölgesine dönmesini uygun gören bir anlaşmaya varıldı. 16
Eylül 1994'te iki ülke liderleri Novy Afon'da buluşarak eskiden alınan
kararların geçerliliği yinelerken Transkafkasya Demiryolu'nun yeniden
canlandırılması üzerinde duruldu.
Sohum'da 17 Eylül 1994 tarihinde yapılan görüşmelerde ise Gürcüler Kodor'u
terkedinceye kadar geri göç işlemlerinin durdurulmasına karar verildi.
Şevardnadze-Ardzınba arasında 19 Eylül 1994'te Soçi'de yapılan görüşmede Yeltsin
de bulundu. 1997'de Gürcistan'a federasyon öneren Abhazya, 1992'de olduğu gibi
olumlu yada olumsuz cevap alamayınca teklifini geri çektiğini açıkladı.
26 Mayıs 1998'de yeni bir savaş provası yapıldı. Abhaz tarafının Tiflis destekli
dediği silahlı Gürcü gruplar Gal bölgesini işgal etmeye kalkınca çatışmalar
çıktı ve Gürcistan ile beş yıl sonra yeniden savaşın eşiğine gelindi. Bu saldırı
iyi gitmeyen Gürcü-Abhaz diyaloguna darbe vurdu ancak BM, AGıT ve Rusya'nın
arabuluculukları sonucu 16-18 Ekim 1998'de Atina'da ardından 7-9 Haziran 1999'da
ıstanbul'da ve 15-16 Mart 2001'de Yalta'da taraflar biraraya geldi. Bu
toplantılarda da daha önce karara varılıp da yürürlüğe konamamış hususlar tekrar
masaya yatırıldı, geçmiş teyit edildi. Abhazya, 3 Ekim 1999'da referanduma
giderek bağımsızlık yönünde oy kullandı.
2001 bahar ve yaz aylarını karşılıklı rehine krizleriyle geçiren Abhazya ve
Gürcistan, kısa bir süre öncesine kadar barış görüşmelerinin yeniden başlaması
için ılık bir ortam oluşmuşken birden bire ibre savaştan yana döndü. 1 Ekim'de
Pazartesi günü geleneksel radyo konuşmasında Gürcistan lideri Eduard Şevardnadze,
Sohum'u ziyaret etmekten bahsedince başta bölgedeki BM temsilcisi Dieter Boden
olmak üzere çeşitli çevreler Gürcistan-Abhazya yakınlaşmasından olumlu sonuç
çıkacağına dair umutlar beslemeye başlamışlardı. Ama hesapta olmayan gelişmeler
her iki tarafı da 1992'nin eşiğine getirdi. Yani yeniden savaş rüzgarları esmeye
başladı.
ABHAZYA'YI ÖLÜME MAHKUM EDEN AMBARGO
Gürcistan, planladığı gibi Abhazya'yı çok kısa zamanda kendine bağlamayı
başaramadı ve 1994'de yaşanan yoğun diplomasi trafiği fiyasko ile sonuçlandı.
Ancak Gürcistan başlattığı diplomatik girişimler sonucu 1995'te Abhaz halkını
açlıkla imtihan eden ambargo karanının Bağımsız Devletler Topluluğu tarafından
kabul edilmesini sağladı.
Amaç Abhazya'yı tüm dünyadan soyutlayarak Tiflis'in istediği çizgiye çekmekti.
Ancak hala devam eden ambargo Abhazya'yı çok yıpratmış olmakla birlikte
Gürcistan da istediği sonucu tam olarak elde edemedi.
Abhazya, ambargo nedeniyle ihraç krizine girdiği gibi ihtiyaç duyduğu ürünleri
ithal etmesi de ağır şartlara bağlandı.
Bugün Abhazya, bolca ürettiği narenciye ürünlerini bir adım ötedeki Soçi
pazarına götürebilme imkanına sahip değil. Yer altı ve yerüstü zenginliklerini
dünya pazarlarına gönderemeyen Abhazya en temel ihtiyaç maddesi olan ilaçları
bile dışardan getirmekte zorlanıyor.
İletişim ve seyahat özgürlüğüne darbe
İletişim çağında Abhazya, "ıletişim açlığı"na da mahkum edildi. İletişim
altyapısı tamamen Gürcistan'a bağlı olan Abhazya'da telefonla irtibat kurmak,
mektup göndermek ve telgraf çekmek büyük sorun. Uluslararası hat sayısı son
derece sınırlı. Ve Moskova yada Tiflis istemediği zaman Abhazya'ya ulaşmak ya da
Abhazya'nın dünyaya ulaşması çok zor.
Karayolu çıkışları askeri denetim altında tutulan Abhazya'nın dünyaya açılan
pencereleri yani Karadeniz'deki limanları da kontrol altında. Abhazya'nın
üzerindeki ulaşım ambargosu ekonomik açıdan darbe etkisi yapmanın yanısıra dünya
ile klasik iletişim kurulmasının önünde de en büyük engel.
De facto bağımsız bir devlet olarak Abhazya'nın kendi vatandaşlarına verdiği
belgelerin diğer devletler tarafından geçersiz sayılması nedeniyle seyahat
özgürlüğü diye bir şeyden söz etmek de mümkün değil. Abhazya kendi vatandaşını
herhangi bir belge, kimlik veya pasaport ile Abhazya dışına gönderemiyor.
İstenildiği zaman Abhazya Başbakanı'nın bile başka bir ülkeyi ziyaret etmesi
resmi prosedürler gereği rahatlıkla engellenebilir.
Çok görülen gıda yardımları
Savaş sırasında ve sonrasında Abhazya uluslararası yardım kuruluşları tarafından
gönderilen yardımlardan da yeterince yararlanma fırsatını yakalayamadı.
Uluslararası insani yardım kuruluşları ve devletler tarafından bölgeye
gönderilen gıda, ilaç ve diğer ekonomik yardımlar Gürcistan'dan öteye geçemedi.
Tiflis'in yardımlar konusunda savaşın asıl mağduru Abhazya'ya karşı engelleyici
bir rol üstlendiği biliniyor.
Diplomasi açmazı
Daha adaletsiz olanı ise diğer devletler tarafından resmen tanınmış bir
Gürcistan karşısında, Abhazya'nın kendini uluslararası platformlarda savunacak
imkanlara sahip olmamasıdır. Bu Abhaz tezlerinin de başka ortamlarda
paylaşılması şansını azaltıyor. En azından Abhazya'nın kendini savunma hakkından
yoksun olduğunu söylemek abartılı sayılmaz. Bu nedenle de Gürcistan'ın
uluslararası diplomasi açısından dünya kamuoyunun yönlendirmedeki fırsatları
Abhazya'nın aleyhine bir süreci işletmektedir.
Bu en fazla göçmenlerin geri dönüş polemiğinde kendini hissettiriyor. Abhazya
şimdiye kadar geri dönüş süreci içinde 70 bin kişinin terkettikleri topraklarına
yeniden yerleştirildiğini dünyaya anlatma şansına sahip olamadı.
MÜLTECİ SORUNU
Gürcü-Abhaz savaşından sonra Abhazya'dan ayrılan göçmenlerin sayısı ve geri
dönüş koşulları üzerinde en fazla fırtınalar koparılan bir konu. Abhazya'nın
argümanına göre savaş sonrasında sayıları 220 bin olduğu belirtilen göçmenlerden
70 bini anlaşmalar çerçevesinde geri döndü. Bunu Barış Gücü Komutanlığı da teyit
ediyor. Gürcü yönetiminin iddiasına göre günümüzde göçmenlerin sayısı 320 bin.
Buna karşı Abhazya 1989 sayımında Abhazya'da yaşayan Gürcü nüfusun 239 bin
olarak tespit edildiğini hatırlatarak rakamların abartılı olduğunu savunuyor.
Abhaz tarafına göre, Tiflis 1994'de varılan mültecilerin peyderpey dönmesini
öngören anlaşmayı bir kenara iterek toplu dönüşü savunuyor ve böylece mülteci
sorununun çözümünü geciktiriyor. Aynı zamanda Gürcistan çözüme kavuşmamış
mülteci meselesini Sohum aleyhine uluslararası platformda koz olarak kullanıyor.
Bir iddia da şöyle: Gürcistan BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'nden daha fazla
yardım alabilmek için mültecilerin sayısını kasıtlı olarak yüksek gösteriyor.
Sohum, Tiflis'in Abhazya'dan ayrılmayan Gürcüleri hesaba katmadığını ve bu
rakamın yaklaşık 40 bin civarında olduğuna vurgu yapıyor. Bunun yanısıra 2 bin
civarında Svan'ın şu an Abhazya'nın kontrolünde olmayan Kodor vadisinde
bulunduğu, 20-30 bin civarında Gürcünün de savaş sonrasında yerleştikleri
Rusya'nın çeşitli bölgelerinde yaşamaya devam ettiği hususu göçmen sorununun
dikkate alınmayan yönlerini teşkil ediyor.
1994'te göçmenlerin geri dönüşüyle ilgili olarak Gürcistan, Abhazya, Rusya
Federasyonu ve BM temsilcileri tarafından imzalanan anlaşma şunu öngörüyordu.
"Yer değiştiren kişilerin tutuklanma, alıkonma, hapis ve cezai kovuşturmaya
uğrama riski olmadan barış içinde dönme hakları vardır. Bu dokunulmazlık şu
durumlardaki kişiler için geçerli değildir: Askeri suçlar veya insanlığa karşı
suçlar işlediğine, ağır cürüm işlediğine, daha önce muharebe faaliyetlerine
katıldığına, günümüzde ise Abhazya'da muharebe faaliyetlerine hazırlanan silahlı
oluşumlar içinde bulunduğuna dair ciddi işaretler varsa."
Ancak antlaşmanın maddeleri pratikte işlemiyor, problemin kendisi ise kısır
tartışmaların konusu olarak kalmaya devam ediyor. Tiflis, göçmenlerin savaştan
önce yaşadıkları yerlere hızlı bir şekilde mutlaka toplu olarak dönmesinden yana.
Abhazya ise antlaşma maddelerinin tam olarak uygulanmasındaki ısrarını
sürdürüyor. Herşeyden önce Sohum Abhazlara karşı silahlı çatışmalara girmiş
kişilerin dönüşüne sıcak bakmıyor.
Gürcistan'ın amacı Gürcülerin savaş öncesi Abhazya'daki demografik üstünlüğünü
yeniden elde etmek. Abhazya göçmen sorununun tüm sorunlardan bağımsız olarak ele
alınmasını isteyen Gürcistan'ın yaklaşımına karşılık "Göçmen sorunu bütünün bir
parçasıdır. Gözmen sorunu kalıcı siyasi bir çözüm ile birlikte düşünülmelidir"
fikrinden hareket ediyor. Şevardnadze'ye göre ise, göçmenlerin geri dönüş
sorununu "asıl problem"dir ve bu sorun halledildikten sonra diğer sorunlara sıra
gelir.
Abhazya için acil olarak yapılması gerekenlerden biri de seyahat hürriyetinin
sağlanmasıdır. Giriş-çıkışlardaki zorluklar nedeniyle diasporadaki Abhazlar
anavatanlarındaki akrabalarıyla ilişkiler geliştirme şansına sahip değiller.
Yurt dışına öğrenci gönderilebilmesi, ticari ilişkilerin kurulması ambargonun
kalkmasına bağlıdır.
BİR ABHAZYA FOTOĞRAFI
KAFKAS VAKFI ABHAZYA RAPORU EKİM 2001
Hazırlayan: Fehim Taştekin (Ajans Kafkas Genel Koordinatörü, gazeteci)
fehimtastekin@kafkas.org.tr