Bağımsızlık hakkının gaspı

 

 

İhtilalin ardından bağımsızlık deklarasyonu
Lenin'in aldatıcı tutumu
Gürcistan'ın tutumu
Stalin'in hukuksuzluk dönemi ve Lakoba'ya suikast
Nüfus dengesine müdahale
Bağımsızlık savaşı
Rusya'nın istismar politikası

 

 

İhtilalin ardından bağımsızlık deklarasyonu

 

Abhaz-Gürcü sorununda, çözüme ulaşmak için dünü irdeleyerek bugüne gelmek gerekir. Ancak, gerçeği bulmak için ayrıntılarda boğulmadan, aktüel sorunların başlangıcı olan 1920'lerden, bugüne kısa bir panoramik iz sürmek gereklidir. Öncelikle belirtilmesi kaçınılmaz ön şart olan husus, Abhazya'nın otokton halkı Abhazlardır. Abhazya'nın bilinen 5 bin yıllık bir tarihi ve 1200 yıllık devlet deneyimi vardır. Rusların ve Osmanlıların, Kafkasya'da dolayısıyla Abhazya'da zaman zaman hükümranlıklarını görüyoruz. Fakat hiçbir zaman Abhazya'da bir Gürcü hükümranlığı olmamış, aksine tarihte Abhazya'nın Gürcistan'a hakimiyetini görmekteyiz. Bu ön bilgilerden sonra, 1917'de Çarlık Rusyası'nın yıkılışının arkasından gelen SSCB döneminde Abhazya'daki gelişmeler aşağıdaki şekilde seyretmiştir.

 

-1920 tarihinde Rusya'da devrim oturmuş, ülkenin tamamına hemen hemen Bolşevik kuvvetleri hakim olmuştu. Bu sırada Lenin Anayasası adıyla anılan ve bilinen bir anayasa yapılmıştı. Bu anayasa ulusların kendi kaderlerini tayin hakkını düzenliyor, isteyen ulusun Sovyet yönetim biçiminden ayrılabileceğini vurguluyordu. İşte Abhaz halkı bu hakkını kullanarak 26. 03. 1921 tarihinde Gürcistan ile eşit bir cumhuriyet olduğunu ve birliğe bu statü ile katılmak istediğini deklare etti.

 

- 28.03.1921 tarihinde Kafkas Bürosu tarafından alınan bu karar oylandı ve onaylandı. Aynı karara istinaden 31.03.1921 tarihinde Lenin'e bir telgraf çekildi. Ancak Lenin Abhaz Cumhuriyeti tarafından çekilen bu telgrafa olumlu veya olumsuz bir cevap vermedi. Ne var ki, Rusya'da ikinci adam konumunda olan Stalin, Abhazya'nın bu deklarasyonunu kabul etmedi ve Abhazya'ya SSC statüsü ile birliğe katılma hakkının verilemeyeceğini vurguladı. Özellikle Stalin'in baskılan sonucunda, Milletler Komiserliği Kafkasya Bürosu şu kararı aldı: Abhazya'nın, Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti bünyesinde bir Özerk Cumhuriyet olarak Gürcistan ile birleştirilmesi yönünde parti çalışması yapılacaktır.

 

Lenin'in aldatıcı tutumu

 

Burada konunun Gürcistan-Abhaz ilişkileri açısından can alıcı bir noktasını özellikle vurgulamak gerekiyor. Gürcistan Devrim Konseyi 21.05.1921 tarihinde Abhaz Cumhuriyeti tarafından ilan edilen deklarasyonu kabul ve tasdik etti. 21.05.1921 Tarihinde Gürcistan Devrim Konseyi kurulan bu Abhaz Cumhuriyeti'ni kabul ettiğini bir beyanname ile açıkladı." (AB. A.S.S.R. Hükümet Arşivi VAKIF FOND 38 İş 74 sayfa 176.)

 

Bunun anlamı şu idi. Gürcistan Sosyalist Cumhuriyeti, Abhaz Cumhuriyeti'nin kendisi ile eşit statüde birliğe katılmasını kabul ediyordu. Fakat bu da bir şey ifade etmeyecekti. Zira Stalin'in kesin fikri de belli olmuştu. Abhazlara bu statüyü vermeyecek, onları Gürcistan'a bağlayacaktı. Bunun, Stalin tarafından niçin böyle düşünüldüğü uzun uzun yazılabilir. Fakat burada bunun üzerinde durmayacağız. Nitekim, Stalin 8 Eylül 1921 tarihinde Rusya Federe Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti Merkez İcra Komitesi ve Cumhuriyet Maliye Halk Komiserliği'ne yazdığı yazıda düşüncesini açıkça ifade etti.

 

Gürcistan'ın şaşırtan tutumu

 

Bu arada 1921 ılında Gürcistan diğer adı Lenin Yasası olan SSCB'nin anayasasını kabul ederek müstakil bir cumhuriyet oluştururken burada önemli olun husus müracaatını müstakilen yapmış olması ve Abhazya'yı yanına almamış olmasıdır.

 

Abhazya 1925 yılında kendi Anayasasını kabul etti. Ancak Gürcistan Abhazya'ya özerk yargı, özerk parlamento ve hükümet kurma, özerk eğitim ve yayın gibi haklar getiren bu anayasayı kabul etmemiş, taraflardan heyetlerin katılımıyla 1927 yılında yeni bir Abhazya Anayasası yapılarak kabul edilmiştir. Bu anayasanın 2. ve 3. maddelerinde Gürcistan tarafından Abhazya'nın Federatif bir oluşumu kabul edilmiş ve Transkafkasya oluşumuna bu anayasanın ışığı altında müşterek müracaat edilmiştir.

 

Stalin'in hukuksuzluk dönemi ve Lakoba'ya suikast

 

Bilindiği gibi 1924 yılında Lenin ölmüş yerine SSCB'nin başına Stalin geçmiştir. 1931 yılında Stalin hiçbir hukuki sebebe dayanmayan bir kararla, Abhazya'nın statüsünü düşürmüş özerk bir cumhuriyet olarak Gürcistan'a bağlamıştır. Aralık 1936'da zamanın Gürcistan Devlet Başkanı Beria, o zaman ki Abhaz Başkanı Lakoba'yı Tiflis'te misafir ettiği bir esnada, yemeğine zehir koydurarak öldürtmüştür. Kaza süsü verilen olayda ölen Lakoba'nın naşı, Abhazya'ya getirilerek uygun devlet töreniyle kaldırıldıktan sonra Rusya ve Gürcistan Lakoba'yı ve etrafını Rusya ve Gürcistan bütünlüğü aleyhine çalışmakla suçlayıp bir temizlik hareketine girişmişlerdir. Bu sebeple tanzim edilen bir liste gereği 2186 kişi gözaltına alınmış, bunlardan 794 kişi idam edilmiştir. İdam olayının gerçekleştiği, Gagra Şehir Parkı'nın batıdaki uç noktasındaki bina halen kırık, dökük haliyle korunmaktadır. Geri kalan 1392 kişi de akıbetleri meçhul şekilde Sibirya'ya sürülmüştür.

 

Nüfus dengesine müdahale

 

Lakoba'ya yapılan suikastın ardından Abhazya'da başlatılan asimilasyon ve nüfus dengesini bozma faaliyetleri şu korkunç tabloyu ortaya çıkarmıştır: Abhazya'da 1897 yılında 58 bin 697 Abhaz yaşarken, 1970 yılında nüfus ancak 77 bin 276 olmuştur. Buna karşılık 1897 yılında Abhazya'da yaşayan 25 bin 875 Gürcü, 1970 yılında 199 bin 395 kişiye ulaşmıştır. Abhazlar doğurgan bir millet değildir. Ama Gürcü nüfusundaki bu artış dışardan Abhazya'ya göçertilen Gürcülerle oluşturulmuştur. Bu sebeple bazı oranlar vermek icap ederse son harp öncesi Abhazya'da Abhaz nüfusu % 18, Gürcü nüfusu % 44 idi. Böylece Abhazlarla Gürcüler arasında müşterek yaşam süregelirken 1989 yılında Gürcüler Abhazya genelinde ve özellikle Suhum Üniversitesi'nde huzursuzluk yaratmaya başladılar. Bugüne kadar diğer Kafkas halklarından talebeler, Abhazya'daki tüm etnik gruplar Gürcüler de dahil olmak üzere, Sohum Üniversitesi'nde beraberce tedrisat yaparken, Gürcüler ayrı bir üniversite kurmak, Abhazlarla hiçbir kamu işyerinde beraber çalışmamak gibi kararlar alıp çatışmalara neden oldular. Abhazya'da yaşayan Gürcülerin bu başkaldırılarında Gürcistan'ın desteğini de arkalarına almışlardı. Çok üzücüdür ki bu çatışmalarda her iki taraftan ölenler olmuştur.

 

Bağımsızlık savaşı

 

1977 yılında düzenlenen Sovyetler Birliği Anayasası'na uygun olarak 1978 yılında Abhazya ve Gürcistan anayasaları yenilendi. Birbirlerine entegre olan bu anayasalarla Abhazya-Gürcistan-SSCB ilişkileri yeniden belirlendi. Ancak Gorbaçov'la gelen yeni bir dönemde Gürcistan'ın Abhazya'yı ilhak çabaları yoğunluk kazandı. Bunun üzerine Abhazya'da yaşayanlar, Abhazların tarihsel başkenti Lıkhnı'da düzenledikleri dev mitingde 30 binden fazla kişinin imzaladığı ortak deklarasyonda Abhazya'nın idari ve hukuki statüsünün korunmasını istediler.

 

Aynı yıl Gürcistan'da Gamsakhurdia dönemi başladı. Gürcü milliyetçiliğini temsil eden Gamsakhurdia iktidara gelir gelmez, Abhazya'nın Gürcü toprağı olduğunu ilan etti. 1989 ve 1990 yılında, Gürcistan iktidar organları, 1921 yılından 1989 yılına kadar geçen süre içinde alınan tüm hukuki kararları geçersiz saydı.

 

1990 yılında SSCB'nin dağılmasıyla Sovyetlerden ayrılıp bağımsızlığını ilan eden ilk cumhuriyet Gürcistan oldu. Gürcistan bağımsızlığının ilanından hemen sonra da BM'ye üye oldu ve BM'nin desteğini de arkasına aldı. 1992 Şubat'ında Gürcistan 1921 Anayasası'na döndüğünü tüm dünyaya deklare etti.

 

1921 Gürcü Anayasası Abhazya'yı bir suje olarak konu almamaktadır. Bir başka ifadeyle Abhazya Gürcistan'ın ne içinde ne dışındadır. Sadece bir sınır komşusudur. Gürcistan'ın 1921 Anayasası'na dönmesiyle boşluğa düşen ve 1931 yılından beri, Gürcistan ile zoraki bir birlikteliği devam eden Abhazya, haklı olarak 1927 Anayasası'na dönmüş ve orada öngörülen bağımsızlığını 27 Temmuz 1992'de ilan etmiştir.

 

Yukarıda belirtildiği gibi Gürcistan-Abhazya ilişkilerini düzenleyen kararlar geçersiz kılınınca karşılıklı ilişkilerde hukuki boşluk doğmuş oldu. Bağımsızlığın ilanından önce Abhazya hükümeti, Gürcistan'a çağrı yaparak, iki ülke ilişkilerinin ele alınacağı görüşmelerin yapılmasını istedi. Çağrıların yanıtsız kalması üzerine Abhazya parlamentosu 25 Ağustos 1990'da egemenlik deklarasyonunu yayınladı. Gürcistan bu karan tanımadığını belirtti.

 

Abhazya'nın Gamsakhurdia'yı devirerek yönetime gelen Şevardnadze'ye de yaptığı çağrı yanıtsız kaldı. Abhazya Parlamentosu, 23 Temmuz 1992 tarihli oturumunda, 1978 Ahhazya Anayasası'nı geçersiz saydı ve 1925 Anayasası'na dönme kararı aldı. 1925 Anayasası'na göre Abhazya, egemen bir devlet olarak Gürcistan ile ittifakı bazında birlik oluşturdu. Abhazya Parlamentosu'nun 1925 Anayasası'nı yürürlüğe koyan kararında, Gürcistan ile ittifak projesi hazırlayarak grubun kurulması ile ilgili özel bir madde vardı. Abhazya Parlamentosu'nun 14 Ağustos 1992'de yapılacak toplantısında Gürcistan ile ittifak projesi ele alınacaktı. Ancak toplanamadı. Bu tarihte Gürcistan ordusu Abhazya'yı işgal etti. Onbeşbine yakın şehid veren Abaza, Türk, Çerkes çok sayıda Çeçen ve diğer Kuzey Kafkasyalı gönüllüler 27 Ekim 1993 günü Sohum'u yeniden alarak Ahhazya'yı Gürcistan işgalinden kurtardılar. Abhazların zaferiyle, Migrel (Hıristiyan Laz), Acarlar (Müslüman Gürcüler) ve Güney Osetlerin de bağımsızlıkları gündeme geldi.

 

Rusya'nın istismar politikası

 

Savaş esnasında ve savaş sonrasında müteaddit barış görüşmeleri yapılmıştır. Abhazya'nın haklı isteklerinin hiçbirine Gürcü tarafı anlayış göstermediğinden tüm görüşmeler tıkanmış ve hiçbir olumlu sonuç alınamamıştır. Rusya Federasyonu Çeçen Savaşı'nı bahane ederek bütün Kafkas Cumhuriyetleri'nin hudutlarına ambargo koymuştur. Bu arada Abhazya'ya da Çeçenistan'a yardım edildiği bahanesiyle giriş-çıkışları engelleyen ambargolar konmuştur. Bunu fırsat bilen ve uluslararası arenalarda hiçbir haklı gerekçe öne süremeyen Gürcistan sorunu çözmek için zora başvurmuş, Rusya'ya verdiği tavizler - Gürcistan'da konuşlandırılan Rus Birlikleri- karşılığında Rusya'nın ve Bazı BDT devletlerinin desteğini arkasına alarak Abhazya'ya topyekün ölümcül bir ambargo uygulamaya başlamıştır. Bu bağlamda, ekonomik ambargo, ulaşım ambargosu, haberleşme ambargosu, seyahat özgürlüğü ambargosu, uluslararası insani yardım ambargosu, diplomatik ve hukuki ambargo gibi insan haklarının lafzı ve ruhu ile bağdaşmayan ambargolar bütün şiddeti ile uygulanmıştır. Kısaca örneklemek icap ederse, Abhazya ürettiği çok az miktardaki her türlü ticari mallarını satamamakta, muhtaç olduğu hiçbir hayati gıda maddesi ve ilacı dahi ithal edememiştir.

 

Not: Bu yazı Kafkas-Abhaz Dayanışma Komitesi'nin hazırladığı bir çalışmadan ve "Marmara Üniversitesi Ortadoğu ve İslam Ülkeleri Ekonomik Araştırma Merkezi" tarafından hazırlanan "Yeniden Yapılanma Sürecinde Türk Cumhuriyetleri ve İslam Ülkelerinin Sosyo-ekonomik Yapıları ve Türkiye İle İlişkileri adlı çalışmadan derlenmiştir. (Fehim T.)